YAYIM

Güneşten aldığımız enerjiyi kültürel kazanıma dönüştürmek için yayım dünyasındaki yerimizi aldık. Kar amacı gütmeden çevrilmeyeni çevirip, basılmayanı basmayı amaçlıyoruz.

HUNLAR

Hunların dünya tarihine hiçbir katkıları olmayan yıkıcı bir hak olduğuna ilişkin yaygın kanıya meydan okuyan, hiç sorulmamış soruları soran özgün bir çalışma…

Fransa’dan Mançurya’nın düzlüklerine kadar nerdeyse bütün Avrasya kıtasının muhtelif yerlerinde yüzyıllar boyunca Hun hâkimiyeti dönemi yaşamıştır. Hunlar uçsuz bucaksız Avrasya’nın hemen her bölgesinde imparatorluklar ve devlet düzeyi teşekküller tesis etmiştir. Bu gerçekliğe rağmen, nedendir bilinmez, Hunların tarihleri sıklıkla son dönem Roma İmparatorluğu ile Cermen halklarının ilk dönem tarihinin dipnotu muamelesi görmüştür. Yazar bu dengesizliğe parmak basıyor. Hunların kıta Avrasya’sının büyük bölümüne yayılmasının yol açtığı çarpıcı jeopolitik değişimleri analiz ederek Avrupa, İran, Çin ve Hint medeniyeti ile devlet idaresine yaptığı katkıları ortaya koyuyor.

Yunan, Latin ve bunlara ek olarak eski Çin kaynakları üzerinde derinlemesine araştırmalar yürütecek dil becerilerine sahip yazarımız Hunlara ilişkin yepyeni bilgiler sunmakla kalmıyor, bilindik kaynakların güvenirliliğini daha önce hiç sorulmamış sorularla sınıyor.

Pedagojik Dertlenmeler

Gelişimin bir zorunluluk olduğu günümüzde gerek kişisel gerekse toplumsal gelişmenin pin kodunu pedagoji oluşturuyor. Parmak izi kadar özel ve biricik olan bu kodlar doğru okunduğunda yaşam daha anlamlı hâle geliyor, huzur ve mutluluk yaklaşıyor. İnsanın psiko-sosyal özelliklerini içeren söz konusu şifreler eğitim sürecine yerleştirildiğindeyse toplumsal kalkınmanın ilk koşulu gerçekleştirilmiş oluyor.

Pedagojik Dertlenmeler, yazarın her birimize tanıdık gelen kişisel hikâyelerinden oluşan denemeler. Yaşama dair bu rehber yazılar aracılığıyla okuyucular olarak bir yandan 21. yüzyılda eğitimin değişen yönlerini yenilikçi bir ufukla değerlendirirken diğer yandan insanlığın tüm zamanlar için geçerli evrensel tarafına doğru keyifli bir yolculuğa çıkıyoruz.

Uzmanlığın Ölümü

Eğitim imkânlarının artması, teknolojinin gelişimi derken artık herkes her şeyi biliyor. Özellikle internette kısa bir yolculuk yapan ortalama her vatandaş, kendini uzmanlarla entelektüel eşitlikte görüyor. Her konuda yargıda bulunup ciddiye alınmak istiyor. Tüm sözlerin ağırlığının eşit kabul edildiği, önem ve değer farkının hiçe sayıldığı bir dünyada herhangi bir sosyal medya hesabından yapılan paylaşımla bir işe yıllarını adamış uzmanın sözü terazide aynı kefeye konuyor. Uzmanlığın hakkını teslim eden görüşler, bazen elitizm ile etiketlenirken kimi zaman demokratik olmamakla suçlanıyor. 

Tom Nichols ABD’de büyük ses getiren ve on üç dile çevrilen Uzmanlığın Ölümü kitabıyla tüm sözleri eşitleyen yaklaşıma güçlü bir şekilde itiraz ediyor. Okulların ticarethane, öğrencilerin müşteri hâline gelmesiyle uzmanlığa saygının giderek azaldığını belirten Nichols, dijital devrimin, sosyal medya ve internetin yaygınlaşmasının cehalet kültürünü nasıl beslediğinin altını çiziyor. Bu kitabı okuduğunuzda ülkemize özgü sandığımız bir çok meselede yalnız olmadığımızı göreceksiniz.

Kelebek Kusuru

Artık günümüzde tüm dünyayı etkileme potansiyeli olan sistemik risklerden söz ediyoruz. Özellikle son dönemde yaşadığımız salgın hastalıklar, savaşlar, iklim değişikliği, siber saldırılar, finansal krizler bunun somut göstergelerinden. Peki, 21. yüzyıl dünyasında küreselleşme ve risk ilişkisini nasıl kurabiliriz?

Kelebek Kusuru, çoklu disiplinlerin bilgi birikiminin sağladığı çoklu mercekle, bireylerden işletmelere, ulus devletlerden dev küresel şirketlere kadar küreselleşme ve risk ilişkisini bütüncül bir bakışla gözler önüne seriyor. Ian Goldin ve Mike Mariathasan, sadece bugünümüzü değil geleceğimizi de etkileyecek tedarik zincirlerinde, salgın hastalıklarda, ekoloji ve iklim değişikliğinde, ekonomi ve politika pratiklerinde kendini gösteren belirsizlikle yaşamanın gerekliliğini vurguluyor. Birbirine sımsıkı bağlı bir dünyada, yabancı düşmanlığı, eşitsizlik, aşırı korumacılık, içe kapanma, savaş gibi açmazlara düşmeksizin riskin nasıl yönetilebileceğinin ipuçlarını veriyor. Goldin ve Mariathasan, bizlere tüm risklerle beraber geleceğe güvenle bakmanın umudunu aşılıyor.

Kelebek Kusuru, hepimiz için yaşamsal konuları ele alan, yer yer kaygılandıran yer yer güven veren ama her durumda düşündürücü, merak uyandırıcı bir kitap.

Dijital Rönesans

Dijital teknolojilerin yaşamımızı sarması, kültürün çöküşüne mi kültürün kabuk değiştirerek tazelenmesine mi işaret? Geleneksel müzik, yayıncılık, televizyon, sinema, ekonomi, sanat, siyaset nasıl da altüst oluyor. Bir taraftan bir çöküşe tanıklık ederken diğer taraftan dijital teknoloji tabanlı kurumlar için altın bir çağın açıldığını gözlerimizle görebiliyoruz, âdeta dijital rönesans yaşıyoruz.

Dijital Rönesans’ta Joel Waldfogel, bu dönüşümün hikâyesini veriler üzerinden anlatıyor ve sosyo-kültürel kurumların geleceğine ilişkin ufuk açıcı düşünceler ileri sürüyor. Yeni bir dünyaya hazırlık yapmak isteyenlerin Dijital Rönesans’tan alacağı çok ders var.

Bir Aforizma Teorisi

Kısa ve özlü olduğu kadar vuruculuğu ile de dikkat çeken aforizmalar, her yerde karşımıza çıkıyor: eski bir tapınağın kapısında, kutsal kitaplarda, sağlam felsefi metinlerde, twitter’da akan yazılarda…

Andrew Hui; edebiyat, filoloji ve felsefeyi, kitap tarihini ve okuma tarihini kapsayan dünyada yankı uyandıran kitabıyla bizi bu en özlü söz formları hakkında derinlemesine düşünmenin ne anlama geldiğini yeniden irdelemeye davet ediyor. Aforizmaların kökeni nelere dayanır, bu denli yaygınlığa ne şekilde ve ne zaman ulaştı, aforizmaları geliştiren insani ve toplumsal yoğunlaşmalar nelerdir, aforizmalar üzerinde karizmatik liderlerin rolü ne oldu, dini ve felsefi hareketlere nasıl ilham kaynağı oldu, modern filozofların en derin düşüncelerinin özeti hâline nasıl geldi…

Aforizmaların iki bin beş yüz yıllık geçmişine ilişkin teori oluşturma iddiası taşıyan bu özgün kitapta, bu soruların hatta daha fazlasının yanıtını tarih ve kültürün rehberliğinde bulacaksınız. Sözün gerek insan gerekse toplumlar için köklü değişimlere neden olabileceğini düşünenler, sözün etki gücüne inananlar, ciddi olduğu kadar ilginç ve eğlenceli olan bu kitaptan büyük keyif alacaktır.

Zamanın Kıyısında

Dan Hooper zaman makinesini kuruyor ve bizleri evrenin kökeni hakkında akıl sınırlarımızı zorlayan bir gezintiye çıkarıyor. Zaman makinesi Big Bang ile beraber çalışmaya başlıyor. İşte, bilim dünyası için hâlâ gizemini koruyan ilk birkaç saniye gözlerimizin önünde…

Big Bang’i izleyen ilk anları çevreleyen gizemlerle boğuşan Zamanın Kıyısında, evrenimiz ve kökeni hakkında gelecek nesil genç bilim insanlarına ilham verecek bir araştırma sunuyor. Hooper, Big Bang teorisi, karanlık madde, karanlık enerji ve yer çekimi dalgalarının eşliğinde hepimizi bu heyecan verici yolculuğa çıkarmakla kalmayıp evrenimizin ilk saniyelerine ilişkin yaşadığı gizemli coşkuyu biz okuyuculara bulaştırıyor.