Artık günümüzde tüm dünyayı etkileme potansiyeli olan sistemsel risklerden söz ediyoruz. Özellikle son dönemde yaşadığımız salgın hastalıklar, savaşlar, iklim değişikliği, siber saldırılar bunun somut göstergesi. Peki, 21. yüzyıl dünyasında küreselleşme ve risk ilişkisini nasıl kurabiliriz?
Günlük yaşamımızın bir parçası olan bu konuları işleyen bir kitap var elimde: Kelebek Kusuru. Kitabı Ian Goldin ve Mike Mariathasan birlikte kaleme almış. Kitabın editörlüğünü Eren Altıok yapmış. Kelebek Kusuru ilk olarak 2014 yılında Princeton Üniversitesi Yayınları’ndan çıkmış. Kitabı Türkçemize Nurcan Onaran İbrahimoğlu’nun titiz çevirisiyle Gumbel Yayınları kazandırmış. Kitabın baskı kalitesi yüksek. Kitabın kapak tasarımını Ali Memduh Kutluhan yapmış. Kapak, kitabın mesajını tam olarak veriyor. Kapağın hareketliliği dikkatinizi hemen çekecek olan kanatlarını zarafetle açmış kelebekle sağlanmış, kelebek kendini nakış gibi örmüş ve sonunda kendini iğneyle hapsetmiş. Bir tarafta kelebeğin zarafeti, güzelliği; diğer tarafta kendini hapsedişinin kasveti. Renkler açıklı koyulu; aydınlık ve karanlık bir arada, iç içe sanki. Arka kapaktaki karışık çizgisel dünya figürü ise kelebeğin dünyayı hızla sarışını temsil ediyor.
Editör Altıok’un arka kapak yazısı kitabın niyetini ve tezini açık bir biçimde ortaya koyuyor: “Kelebek Kusuru, çoklu disiplinlerin bilgi birikiminin sağladığı çeşitli merceklerle, bireylerden işletmelere, ulus devletlerden dev küresel şirketlere kadar küreselleşme ve risk ilişkisini bütüncül bir bakışla gözler önüne seriyor. Goldin ve Mariathasan, sadece bugünümüzü değil geleceğimizi de etkileyecek tedarik zincirlerinde, salgın hastalıklarda, ekoloji ve iklim değişikliğinde, ekonomi ve politika pratiklerinde kendini gösteren belirsizlikle yaşamanın gerekliliğini vurguluyor. Birbirine sımsıkı bağlı bir dünyada, yabancı düşmanlığı, eşitsizlik, aşırı korumacılık, içe kapanma, savaş gibi açmazlara düşmeksizin riskin nasıl yönetilebileceğinin ipuçlarını veriyor. Goldin ve Mariathasan, bizlere tüm risklerle beraber geleceğe güvenle bakmanın umudunu aşılıyor.”
Goldin kitabın ön sözünde tüm dünyaya yayılan entegrasyon ve akış süreci olarak tanımladığı küreselleşmenin insanlık tarihinde insanlığın ilerlemesinin en güçlü itici gücü olduğuna inandığını belirtiyor. Küreselleşmenin benzeri görülmemiş fırsatları beraberinde getirdiğini fakat 2020 yılında patlak veren koronavirüs pandemisinin küreselleşmeyi riske atacak tehlikeleri doğurduğunu söylüyor. Goldin aslında sistemsel risklerin küreselleşmenin doğası gereği olduğunu söyleyip ortada çözülmesi gereken bir konunun değil yönetilmesi gereken sürecin olduğunu ifade ediyor.
Kelebek etkisi sözünü bilirsiniz: Kelebek etkisi, bir yerdeki en küçük değişikliğin uzak ve bağlantısız bir sistemde büyük değişikliklere yol açabileceğini anlatan bir ifade. Tanımın kökeni, bir kasırganın oluşumunun uzaktaki bir kelebeğin günler veya haftalar öncesinden kanatlarını çırpışına bağlı olabileceğini gösteren Edward Lorenz’ın çalışmalarına dayanıyor. Bugünse başlangıç düzeyindeki değişikliklerin beklenmedik sonuçlarına odaklanan çalışmalara ilham kaynağı oluyor. Kitabın ismi ise küçük tedirginliklerin, karışıklıkların; toplumların ve dünyanın tümünü çok daha büyük biçimde etki altına aldığını anlatıyor. Kelebek Kusuru, kısaca sistemsel risklerin yeni doğasını ele alıp işliyor.
Yazarlar, daha bağlantılı, karmaşık ve belirsiz bir dünyada yaşamanın sonuçlarını ortaya koyarak yapılması gereken şeyin küreselleşmekten vazgeçmek olmadığını, küreselleşmeyi daha etkili şekilde yönetmek olduğunu söylüyor. Bu yönetimi sağlamak için her seviyede dayanıklılık ve esnekliğe sahip kurumlara ve politikalara yatırım yapmanın zorunluluk olduğunu ekliyor.
Kelebek Kusuru, küreselleşmeyle ilgili riskleri yönetmemize yardımcı olacak dersleri içeriyor. Disiplinlerarası bir yaklaşıma sahip. Her ne kadar ekolojiden ekonomiye farklı bir dizi alanda riskin doğasını vurgulasa da ortak anlayışların, çıkarılacak derslerin, alınacak önlemlerin mümkün olabileceğini ortaya koyuyor.
Dilerseniz kitaba daha yakından bakalım: Kitap sekiz bölümden oluşuyor. Yirmi Birinci Yüzyılda Küreselleşme ve Risk başlıklı ilk bölüm, temel kavramları açıklayan ve ilerleyen sayfalar için düşünsel esasları içeriyor. Bu bölümde yazarlar, küreselleşmenin yarattığı sistemle ilgili risklerin onu geriletmekle tehdit etmesinden dolayı neden kaygılandıklarını belirtiyor. Finans başlığını taşıyan ikinci bölüm, finans üzerinden küresel sistemin gelişimini anlama, tahmin etme çabalarına odaklanıyor ve artan karmaşıklığın yine karmaşık düzenlemelerle karşılanamayacağını, esnek ve duyarlı kurumlar tasarlamanın, basit kural ve önlemler üretmenin gerekliliğini vurguluyor. Tedarik Zinciri Riskleri adlı üçüncü bölüm âdeta bugünümüzü anlatıyor. İş ve ticarette şimdilerde, günlük yaşamda karşı karşıya kaldığımız sorunları dile getiriyor. Dördüncü bölümde küreselleşmenin yaşaması için gerekli kanın içinden aktığı ana damarları yaratan fiziksel altyapıya dikkat çekiliyor. Odak noktası ise ticaret ve seyahat ağları, enerji tedarik ağları ve küresel bilgi teknolojisi yapısına ilişkin kırılganlıklar. Bölümün amacı ise fiziksel ağların temel özelliklerini ve altyapının sistemsel darbelere karşı nasıl daha sağlam ve dirençli hâle gelebileceğini belirlemek, böylece kademeli şokların yükselticisi olmaktan ziyade bir istikrar kaynağı olmasını sağlamak. Beşinci bölüm, ekolojik riskleri, küreselleşme ve çevre arasındaki ilişkiyi ele alıyor. Sera gazlarının birikmesi, azalan biyolojik çeşitlilik, taşkın ve kuraklıklar, su ve doğal kaynakların bozulması gündeme getirilen sistemik riskler. Altıncı bölüm belki de en yaşamsal konu olan pandemi ve pandeminin yarattığı sistemsel risklere odaklanıyor. Küreselleşmenin doğası gereği insan ve malların hareketliliğinin doğurduğu karmaşık durumlara karşı alınabilecek dersler neler olabilir? Bu bölüm bu yaşamsal soruya verilen cevaplardan oluşuyor. Yedinci bölüm konunun sosyal ve siyasal tarafını ele alıyor. Küreselleşme ile eşitsizlik, göç, aşırılık yanlısı partiler, içe kapanma, yabancı düşmanlığı arasındaki ilişkiler sorgulanıyor. Sistemsel Riski Yönetmek başlıklı sekizinci ve son bölümde uluslararası koordinasyon ve disiplinlerarası çabalara duyulan ihtiyaç vurgulanıyor ve aşırı bağlantılı çevremizdeki riskin artık belirli sektörler ve alanlarla sınırlı bir şey olarak ele alınamayacağı sonucuna ulaşılıyor.
Kelebek Kusuru’nun temel amacı; hükümetleri, iş dünyasını ve sivil toplum liderlerini, karar organlarını ve duyarlı her vatandaşı küreselleşme ve sistemsel risk arasındaki ilişki konusunda uyarmak. Küreselleşmeyi yönetmek ve sürdürmek için somut önerilerde bulunan kitap yaşadığımız çağın konu ve sorunlarına karşı duyarlı her okuyucu için ufuk açıcı.
Kelebek Kusuru, günümüz dünyasını anlamamızı kolaylaştıran, insanı zenginleştiren, yer yer kaygılandıran yer yer güven ve umut veren ama her durumda düşündürücü, merak uyandırıcı bir kitap. Keyifli okumalar diliyorum.